Kardiyoloji Uzmanı Dr. Yunus Amasyalı, oruç tutabilen kalp hastalarına özel beslenme önerileri sunarak, “Ramazan’da acil servislere başvurular, iftar sonrası ilk birkaç saatte belirgin bir artış göstermektedir. Bu durum, iftarda tüketilen gıdaların etkisiyle ilişkilidir. Kalp ve damar hastaları, Ramazan süresince iki öğün yerine üç öğün yemek yemeyi tercih etmelidir. Bu öğünler iftar, iftardan 2-3 saat sonra ve sahur şeklinde olmalıdır. Böylece yemek miktarı bölünerek, hastanın kardiyak yükü azaltılacaktır” ifadelerini kullandı.
Kardiyoloji Uzmanı Dr. Yunus Amasyalı, kalp hastalarının oruç tutma durumu hakkında bilgilendirmede bulundu. Ramazan ayı boyunca oruç tutan kalp hastalarının, oruç tutmayan hastalarla kıyaslandığında sağlık durumlarının ciddi bir şekilde bozulmadığı ve belirgin bir kötüleşme olmadığını belirtiyor. Doğru şartlar altında tutulan oruç, hastalar için olumlu sonuçlar doğurabiliyor.
Özellikle hipertansiyon hastalarının, ilaçlarına düzenli olarak devam ettikleri sürece oruç tutmalarının kan basıncını düşürebileceği ve kilo kaybına yol açabileceği aktarılmaktadır. Oruç tutma kararı, hastaların mutlaka doktorlarına danışarak alması gerektiği vurgulanıyor. Bu süreçte, birçok hastanın oruç tutarken ilaç tedavisinin yeniden düzenlenmesi ve doz ayarlaması gerekecektir.
İLAÇ TEDAVİLERİNDE DÜZENLEMELER YAPILMALIDIR
Dr. Amasyalı, oruç döneminde kardiyovasküler hastalar için en kritik sorunlardan birinin, ilaç kullanım düzeninin doğru belirlenememesi olduğunu ifade etti. Ramazan süresince kardiyovasküler ilaçların düzenli olarak alınmaması veya tedavinin aksatılması, hastalığın kötüleşmesine sebep olabilmektedir. Bu nedenle, oruç öncesindeki süreçte ilaç tedavilerinde gerekli düzenlemelerin yapılması önem taşımaktadır.
Oruç sürecinde günde tek doz ilaç kullanan hastalar için, ilaç dozlarının sahur veya iftara kaydırılmasıyla tedavi yönetimi gerçekleştirilebilir. Burada, ilaçların her gün sabit bir saatte alınmasının alışkanlık haline getirilmesi büyük önem taşıyor.
AĞIR YEMEK SONRASI TAŞİKARDİ RİSKİ
Oruç tutabilen kalp hastalarının beslenme düzenine dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Amasyalı, “Bazı hastalar, uzun süren açlığın etkisiyle iftarda ağır yemekler tüketirken; bazıları da sahurda aşırı miktarda besin alıyor. Ancak, ağır bir yemek sonrasında taşikardi, iskemi ve hipertansif atak riskleri bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar, ağır yağlı yiyeceklerin tüketimi sonrası tromboz eğiliminin arttığını göstermiştir. Bu nedenle, hastalara iftar ve sahurda tükettikleri gıdaların ve miktarlarının kalp sağlığı açısından önemi anlatılmalıdır” açıklamalarında bulundu.
Ramazan ayında acil servislere yapılan başvuruların çoğunlukla iftar sonrası ilk birkaç saat içinde arttığını belirten Dr. Amasyalı, bunun iftarda tüketilen gıdaların etkisiyle olduğunu belirtiyor. Kalp ve damar hastalarının, Ramazan süresince iki öğün yerine üç öğün gıda alması gerektiği önerisinde bulunuyor. Bu öğünler iftar, iftardan 2-3 saat sonra ve sahur şeklinde planlanmalıdır. Böylelikle yemek miktarı bölünüyor ve hastaların kardiyak yükü artmamış oluyor. Koroner arter hastalarında, iftarda aşırı miktarda yağlı ve rafine karbonhidrat içeren gıdaların tüketimi, koroner iskemiyi tetikleyebilir.
İŞLENMİŞ GIDALARDAN UZAK DURMALI
İftar ve sahurda dikkat edilmesi gereken noktaları anlatan Dr. Amasyalı şu ifadeleri kullandı:
“Bu öğünlerde sindirimi uzun süren besinler tercih edilmelidir. Lifli ve protein açısından zengin, sebzeli ve meyveli öğünler, uzun süreli sindirim sağlayacak ve tokluk hissinin uzun sürmesini destekleyecektir. İşlenmiş karbonhidrat içeren yiyecekler ise kısa sürede sindirilip açlık hissini artıracaktır. İşlenmiş karbonhidratlar yerine fasulye, bezelye, nohut ve mercimek gibi sebze yemekleri önerilmelidir.”
SAHURA KALKMADAN ORUÇ TUTMAYIN
Asitli içeceklerden kaçınılması gerektiğini dile getiren Dr. Amasyalı, “Sahura kalkmadan oruç tutulmamalıdır. Oruç tutmanın kardiyovasküler sistem üzerindeki olumlu etkileri vardır ve genel olarak, stabil kardiyovasküler hastaların durumu kötüleşmemektedir. Birçok stabil kalp hastası, ilaç tedavilerinin yeterince düzenlenmesi ve doktor kontrolü altında oruç tutabilmektedir. Kardiyolojik hastalar, Ramazan öncesinden bir kardiyolog tarafından değerlendirilerek bireysel olarak oruç tutup tutamayacaklarına karar vermelidir. Bu süreçte hastaların genel durumu, ilaç tedavisi ve iklim koşulları dikkate alınmalıdır. Diyabet ya da böbrek hastalığı gibi ek durumlar varsa, kararlar endokrinoloji ve nefroloji uzmanları ile birlikte verilmelidir.” şeklinde konuştu.