Arda Güler, medya platformu The Players’ Tribune için yazdığı mektupta, “Öncelikle, Türk futbolunun yeni nesline yol göstermek istiyorum. Türk futbolunun büyük umudu olduğumun farkındayım ancak bu konuda tek başıma olmak istemiyorum. Herkesin yolunu açmayı arzuluyorum. Bu mektubu okuyan sizler için bunu ifade ediyorum. Eve döndüğümde, beni gördüğünüzde yüzlerinizde gördüğüm mutluluk bana duygusal anlar yaşatıyor. Tezahüratlarınız hâlâ aklımda, sevginizi Madrid’de bile hissedebiliyorum.” ifadelerine yer verdi.
“ZAMANI GELDİ…”
Değerli ülkemin tüm çocuklarına: Size hikâyemi anlatmanın vakti geldi. Tam olarak tüm hikâyemi.
Bir futbol ülkesi olarak geleceğimizle ilgili çok düşündüm. Bu yolculuğumun bazılarınıza ilham verebileceğini ve Türkiye’deki kız ve erkek çocuklarına her şeyin mümkün olabileceğini gösterebileceğini umuyorum.
“Ağustos 2021’di ve Vítor Pereira beni ilk defa HJK Helsinki maçı için kadroya dahil etti. Takımda çok sayıda sakat oyuncu vardı ve ikinci yarıda Filip Novak oyundan çıkınca, Pereira hocamız yedek kulübesine döndü ve elindeki kalan üç oyuncuyu gördü. Biri kaleci, ikincisi de diğer kaleciydi; üçüncüsü ise top toplayıcı gibi görünen 15 yaşındaki bir çocuktu. ‘Arda, hazırlan.’ Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki. PlayStation’da titreyen tek şey kumanda iken, gerçek hayatta tüm vücudum titriyor gibiydi! Sahaya çıktığımda ise kendimi daha sakin hissettim. Defterimdeki ikinci hayalim, Fenerbahçe için frikik golü atmak olduğunu hatırladım.”
“Real Madrid oyuncusu olarak tanıtıldığım an, bir düğün töreni gibi hissettirdi. Altı yıllık bir sözleşmem olmasına karşın, aslında hedefim bir ömür boyu burada kalmak. Ailemle birlikte otururken, annem ağladığında gözyaşlarını sildim ve yanağından öptüm. Gelmek için çok şeyden feragat etmiştik ve şimdi hayalimiz gerçek olmuştu. PlayStation’da Alex Hunter rolünü oynamak için param yoktu, bu nedenle gerçek hayatta ona dönüşmem gerekti.”
“MODRIC’E ‘LUKA’ DEMEK MÜMKÜN DEĞİLDİ”
“Takıma katıldığımda David Alaba ve Toni Rüdiger’in aslında biraz Türkçe bildiklerini keşfettim. Berlin ve Viyana’da Türk göçmenlerle büyümüşlerdi. Alaba büyük bir Galatasaray taraftarı. Courtois, Arda Turan ile birlikte oynadığı için bazı kelimeleri biliyor, elbette kötü olanları da. Ancak garip bir durum ortaya çıktı çünkü, Türkiye’de büyüklerimize saygıyla hitap ederiz ve “abi” demek aslında “büyük kardeş” anlamına gelir. Modrić’e sadece ‘Luka’ demek benim için mümkün değildi. O, babamın yaşında biri, anlıyor musunuz?”
“CL KUPASINI KALDIRMAK İSTEMEDİM”
“Türk halkının, Real Madrid’in her maçında oynamamı beklediğini biliyorum. Ben de istiyorum, fakat sabırlı olmam gerektiğini kavramış durumdayım. Ancelotti bana dünyanın en iyi orta sahalarından biri olabileceğimi söylüyorsa, bu benim için kulübün bir planının olduğunu gösteriyor. Ancak yedek kulübesinde olmak hiç de kolay değil. Şampiyonlar Ligi’ni kazandığımızda, kupayı kaldırmak içimden gelmedi, çünkü sahada çok fazla katkım olmamıştı. Bu nedenle Ancelotti Cibeles’te mikrofonu bana verdiğinde içten bir utanç hissettim. Otobüsün tepesine çıkmayı düşünmüyordum, çünkü gerçekten çok yorgundum. İki arkadaşım mesajlaştı, “Neredesin? Seni göremiyoruz.” Aşağıda ise Kroos ve Modrić ile sohbet ediyordum, Modrić bana Mourinho’nun Fenerbahçe’ye gidip gitmeyeceğini soruyordu. Arkadaşlarım ise, ‘Kafayı mı yedin?? Şampiyonlar Ligi’ni kazandın! Çık ve kutla!’ diyordu.”
AVUSTURYA MAÇI
“Gerçek şu ki, Cristiano ile aynı sahayı paylaşmak benim için büyük bir onurdu. ‘The Last Dance’ belgeselini izlediniz mi? Cristiano, Michael Jordan gibi bir figür. Böyle bir başlık onun için motivasyon kaynağıdır. Portekiz maçı 3-0 kazandığında, Cristiano maç sonrası kimseyle konuşmadı. Birkaç gün sonra onun nasıl hissettiğini anladım çünkü stada giderken otobüste bir video gördüm. Bir grup Avusturya taraftarı, ‘Arda Güler de kim …….?’ diyorlardı. Şok oldum. Neden biri benimle ilgili böyle bir şey söylesin ki? Ama sonra Jorge Jesus’un Fenerbahçe’de haftalarca beni kadroya almadığını hatırladım. Bir gün frikik çalışması için iki takım dizdi ama ben her ikisinde de yoktum. Tek başıma köşe vuruşu çalışıyordum. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, eve geldiğimde o kadar çok ağladım ki. Kendime bir daha asla bu duyguyu hissetmeyeceğime dair söz verdim. İnsanlar beni yaratıcı bir oyuncu olarak görüyor ama aynı zamanda bir savaşçıyım. ‘Beni yedeğe mi alıyorsun? Daha çok çalışırım. Hakkımda kötü mü konuşuyorsun? Seni ezer geçerim.’ O Avusturya videosunu izlediğimde, Michael Jordan moduna girdim. Maçta sürekli bana karşı tezahürat yaptılar. Üstüme bira bardakları fırlattılar. Harika bir deneyimdi. İkinci golümüzde asist yaptığımda, Avusturya taraftarlarına dönüp ‘Teşekkür ederim,’ dedim. Sanırım bunu kişisel algıladım.”
“HERKESİN ÖNÜNÜ AÇMAK İSTİYORUM”
“Bu yıl içinde 20 yaşına girdim. Defterimde hâlâ gerçekleşmeyi bekleyen çok sayıda hayal var. Real Madrid için önemli bir oyuncu olmak istiyorum. O Şampiyonlar Ligi kupasını gerçekten hak ederek kazanmak ve bu kulüpte 10 numara olmak istiyorum. Her şeyden önce, Türk futbolunun yeni nesline yol göstermek istiyorum. Türk futbolunun büyük umudu olduğumu biliyorum, ama tek başıma değil, herkesin yolunu açma arzusundayım. Bu mektubu okuyan sizlere hitap ediyorum. Eve döndüğümde, beni gördüğünüzde yüzlerinizdeki mutluluğu görmek bana duygusal anlar yaşatıyor. Tezahüratlarınıza hâlâ kulaklarımda yer ediyorum. Sevginizi Madrid’den her zaman hissedebiliyorum.”
“O KELİMELERİ ASLA UNUTMAM”
“Tüylerimi diken diken eden 2023 depremine ait olan bir video var. Fenerbahçe’de fazla süre almadığım bir dönemde çekildi. Belki siz de görmüşsünüzdür. Kurtarma ekiplerinden iki adam, enkazdan sağ çıkarılan küçük bir çocuk ile birlikte. Çocuk yatmakta, vücudu örtülmüş; ama başı dışarıda. Siren sesleri duyulmakta. Çocuk, neredeyse beş gün boyunca beton bloklarının altında kalmış ve öleceğini düşünmüş. O an benim için çok anlamlıydı. O kelimeleri asla unutamam. ‘Arda Güler Abi, seni çok seviyorum. Fenerbahçe’yi kurtarmaya devam et. Abi, hocaya söyle seni de oynatsın.’ Ardından kahramanlardan biri, ‘Biz pes etmedik; sen de pes etme,’ dedi. Bu sözleri duyduktan sonra nasıl pes edebilirim ki? Yani her bir PlayStation ve hayali olan Türkiye’deki çocuklara şu mesajı vermek istiyorum: Bir top kapın ve dışarıya koşun. Kendinizi dünyanın sahibi gibi hissedeceksiniz.”