1. Haberler
  2. SAĞLIK
  3. Amniyotik Sıvı, Karaciğer Naklinde Devrim Mi Yapacak?

Amniyotik Sıvı, Karaciğer Naklinde Devrim Mi Yapacak?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Akdeniz Üniversitesi’nde gerçekleştirilen araştırmada, doğum sırasında elde edilen kök hücre, büyüme faktörleri ve antiinflamatuar maddeler bakımından zengin amniyotik sıvının, organ koruma solüsyonlarına alternatif olma potansiyeli incelendi. TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamındaki bu çalışma, hayvanlardan alınan karaciğerlerin, klasik solüsyonlar ve amniyotik sıvı ile dış ortamda nakil sürecini taklit ederek karşılaştırılan biyokimyasal, histopatolojik ve akımsal sonuçlarını içeriyor. Deneylerde, amniyotik sıvının klasik solüsyonlara göre hücre hasarını azalttığı, organın daha uzun süre sağlıklı kaldığı ve kullanılamaz durumdaki karaciğerleri nakil edilebilir hale getirme kapasitesine sahip olduğu belirlendi.

“ÜLKEMİZDE HER YIL, 2 BİN 500 KİŞİ KARACİĞER BEKLERKEN HAYATINI KAYBEDİYOR”

Araştırmanın detaylarını paylaşan Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi ve Tıbbi Biyoteknoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Özgür Dandin, karaciğer nakli için bekleyen hasta sayısının her yıl arttığını, ancak yeterli organ bulunamaması nedeniyle birçok kişinin hayatını kaybettiğini ifade etti. “Ülkemizde her yıl yaklaşık 2 bin 500 kişi karaciğer beklerken hayatını kaybediyor. Ayrıca, 25 bin kadar diyaliz tedavisi gören böbrek nakli adayı mevcut. Ancak, verici eksikliği nedeniyle bu hastalar bekleme sürecinde vefat edebilir.” diyen Dandin, bazı organların nakil edilemeyecek durumda olmasının yanı sıra koruma şartlarının yetersiz olduğunu da vurguladı.

AW460165_02

“STANDART SOLÜSYONLAR ZARARLI OLABİLİYOR”

Dandin, organların nakil sürecinde uygun şartlar altında korunmasının önemine değinerek, “Organlar çıkarıldığında uzun mesafelerden hastaya nakledilmekte ve bu süreçte klasik koruma solüsyonlarının karaciğerde toksik etkilere yol açabileceği bilinmektedir. Bu solüsyonlar, organlar vericiden alıcıya ulaşana kadar hem soğuk depolama hem de makine destekli dış ortam perfüzyon sistemlerinde kullanılmaktadır.” şeklinde konuştu.

Dandin, “Amniyotik sıvı ile dış ortamda perfüze edilen karaciğerlerde programlanmış hücre ölümü olarak bilinen apopitozun azaldığını, ayrıca yedi saat sonunda hücre nekrozunun görülmediğini tespit ettik. Buna ek olarak, direnç, oksijenlenme ve safra üretimi gibi tüm parametrelerde klasik solüsyona göre çok daha iyi sonuçlar elde ettik. Bu çalışma Journal of Surgical Research dergisinde yayımlandı.” ifadelerini kullandı.

AW460165_04

“EĞER BAŞARILI OLURSA ORGAN AÇIĞINI CİDDİ ÖLÇÜDE AZALTABİLİRİZ”

Yeni proje ile 18 hasta üzerinde amniyotik sıvı ve klasik koruma solüsyonlarının etkileri karşılaştırılacak. Doç. Dr. Dandin, çalışmanın yalnızca karaciğerle sınırlı kalmayacağını, “Pankreas, böbrek, uterus gibi diğer organlarda da bu sıvının kullanılabilirliğini öngörüyoruz. Başarılı olursa, organ açığını önemli ölçüde azaltabiliriz.” diye belirtti.

“ÇÖPE GİDECEK KARACİĞERLERİ İYİLEŞTİRMEYİ HEDEFLİYORUZ”

İnsan deneylerine geçmek için Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’na (TÜSEB) 3 milyon TL’lik yeni bir proje başvurusunda bulunduklarını aktaran Dandin, “Patolojik incelemeden sonra kullanılmayacak denilerek atılacak karaciğerleri, dış ortamda amniyotik sıvısıyla iyileştirip iyileştiremeyeceğimizi inceleyeceğiz. Fibrozisin etiyopatogenezinde yer aldığı karaciğer hastalıklarında bu sıvının iyileştirici etkisi olabilir. Amniyotik sıvı ile hastalıklı karaciğerleri iyileştirmeyi hedefliyoruz.” dedi.

AW460165_05

“BİYOLOJİK SOLÜSYONLAR TIBBIN GELECEĞİNİ ŞEKİLLENDİREBİLİR”

Akademik çalışmalarıyla dikkat çeken Doç. Dr. Dandin, kök hücre ve biyolojik içerikli solüsyonların, mevcut klinik uygulamalarla sınırlı kalmayıp, gelecekte çok daha geniş alanlarda da kullanılabileceğini belirtti. Uzun vadeli hedefleri hakkında bilgi verirken, bu solüsyonların potansiyel kullanım alanlarına dair şunları ifade etti: “Bu tür biyolojik sıvılar, hibernasyon temelli projelerde önemli bir rol oynayabilir. Özellikle NASA’nın uzun süreli uzay görevlerinde, ileri evre kanser tedavilerinde veya kişiye özel tedavi yöntemlerinde klinik önemi ortaya çıkabilir. Kök hücre içeren solüsyonlar, sadece koruyucu değil, aynı zamanda rejeneratif ve iyileştirici ajanlar olarak değerlendirilmeye başlandı.”

Bu yaklaşım, rejeneratif tıbbın sınırlarını genişleterek geleceğin bireyselleştirilmiş ve ileri düzey tedavi stratejilerine de ışık tutmaktadır.

AW460165_03

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Amniyotik Sıvı, Karaciğer Naklinde Devrim Mi Yapacak?
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Gazete Bartın ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!