Yumurtalık (over) kanseri, Türkiye’de en yaygın kadın kanserlerinden biri olma özelliğine sahip olup, özellikle menopoz sonrası dönemle ilişkilendirilmektedir. Her yıl yaklaşık 4 bin kadın bu hastalığın pençesine düşmektedir. Acıbadem Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mete Güngör, yumurtalık kanserinin yüzde 15-20 oranında genetik faktörlerden kaynaklandığını belirterek, birinci derece akrabalarında meme, yumurtalık ve rahim kanseri öyküsü bulunan kadınların, bu hastalık açısından risk altında olduğunu ifade etti. Güngör, “Ülkemizde her 100 bin kadından 7’si yumurtalık kanseri tanısı alıyor. Genellikle belirtiler öncelikle ortaya çıkmadığı için hastalık çoğunlukla ilerlemiş evrede tanımlanıyor. Bunun nedeni ise kanserin karın boşluğunda büyüyerek uzun süre hastayı rahatsız etmemesidir” dedi.
Yumurtalık kanserinin belirtilerinin spesifik olmaması ve başka hastalıkları taklit edebilmesinin, şikayetler ortaya çıktığında kadın doğum uzmanına görünmenin önemini artırdığını vurgulayan Prof. Dr. Güngör, erken teşhisin kaçırılmaması gerektiğini belirtti. Özellikle bel, karın veya kasık ağrıları, karında şişlik, gaz, halsizlik, sık idrara çıkma, idrar zorluğu, kabızlık, bağırsak hareketlerinde değişiklik ve bazen anormal kanama gibi belirtilere dikkat edilmesi gerekliliğini dile getirdi. Prof. Dr. Güngör, “Ülkemizde ne yazık ki yumurtalık kanseri konusunda toplumsal farkındalık yeterli düzeyde değil. Tanı alan her 3 kadından 2’sinin bu sessiz ve sinsi düşmanın adını doktor odasında duyması üzücü bir durum” ifadelerini kullandı.
Her kadının en az yılda bir kez jinekolojik muayene yaptırmasının ve jinekolojik şikayetleri olduğunda zaman kaybetmeden uzman hekime başvurmasının, bu ölümcül kanserin erken teşhisi açısından büyük önem taşıdığını vurgulayan Prof. Dr. Güngör, şunları kaydetti: “Yumurtalık kanserinin olgularının yüzde 75’inden fazlası ileri evrelerde tespit edilmektedir. Dolayısıyla, kadın kanserleri arasında en ölümcül olanlardan biridir. Genellikle altmışlı yaşlarda görülmekle birlikte, son dönemde obezite, östrojen hormon maruziyeti ve gebeliğin ertelenmesi gibi etkenlerle daha genç yaşlarda da karşılaşılmaktadır. Yumurtalık kanserine zemin hazırlayan faktörler arasında hiç doğum yapmamış olma, erken yaşta adet görme, geç menopoza girme, endometriozis, sigara kullanımı, sağlıksız beslenme, alkol tüketimi ve aşırı kilo yer almaktadır. Yaş, aile öyküsü ve genetik yatkınlık gibi risk faktörlerini değiştirmek mümkün olmasa da, sağlıklı bir yaşam tarzı benimseyerek –örneğin düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek, sigara ve alkolden uzak durmak, sağlıklı yöntemlerle aşırı kilodan kurtulmak– bu faktörleri azaltmak mümkündür.”
